Kırk Yamalı Kırık Yaralarım

 

Sebepsiz ağrılarımın uğrak yeri oldu ruhum. Doktor doktor geziyorum. Kimse görmüyor, duymuyor beni. Ruhum eklem yerlerinden sancıyor diyorum, doktor büyüme sancısı diyor. Bir sancıyla doğan bizler büyürken de sancıyla devam ediyormuşuz demek ki hayata.Tıpkı ağlayarak başladığımız bu yaşam yolculuğuna ağlayarak devam ettiğimiz gibi.  Ama hatırlıyorum da eskiden merhemim olurdu kelimelerim, şimdi yara aldığım yer oldular.

İçimde susturamadığım bir öfke var , dindiremediğim bir kırgınlık. Kendime, evet en çok kendime. Bir de olması mümkünken olmayan her şeye, içimde biriken uktelerle yaptım iki buket. Bir buketi koydum içimdeki kimsesizler mezarlığının en güzel köşesine. Diğer buketi de aldım bu zamana kadar verdiği emekler için , avuçlarımın içinden kayıp giden bana teşekkür hediyesi  olarak verdim.

Yeni bir ortama girip kendimle tekrar tanışmak istiyorum. Merhaba ben sen, merhaba ben de sen. Sonra susalım birbirimize bakalım, zaman bu seferlik ilerlemesin dursun. Kimsenin duymadığı notalardan, kimsenin anlamadığı dillerden konuşalım. Hani çocukken yabancı dil sandığımız uydurma kelimelerden. Ama o an uydurma kelimelerden oluşan cümleler bile insanların anlaşılır cümlelerinden daha anlaşılır olsun. Kırılan yerlerimi sorayım, kimse sormasın diye özenle sakladığım ve sardığım kırgın yerlerimi. Belki de kendi kırdığım yerleri yine kendim tamir edeyim.

Kafamın içinde düşünce galası var ve her an düşünceler geçidi oluyor. Kırmızı halının gözdesi yıllanmış ve küflenmeye yüz tutmuş düşüncelerim oluyor. Ama biri nasılsın dediğinde stajyer bir düşünceyi tercih ediyorum. Nasılsın sorusunun cevabı olarak . Dilime pelesenk olmuş olan  iyiyimlere daha çok iyiyimler işleyip yoluma devam ediyorum. Sanırım ben işin kolayına kaçıyorum.

Kavuşamıyor, ne dertlerim çözüme kavuşuyor ne kelimelerim satıra kavuşuyor. İçim kavuşamayanlar ülkesi ve tüm yollar tek yön. Ben de çözüme kavuşamayan tüm sorunlarımı alıyorum  ilmek  ilmek atkı örüyorum kendime. Zaten boğazımda bir baskıydı hepsi dedim bir işe yarasınlar.

Her şey düzenli olsun derken her şeyi yarım yamalak yapmam hakkında bir şeyler karalamak istediğim yazım bile yarım kalıyor. Kendimi asla yalancı çıkarmadım. Bu aralar kendimle olan her cümlenin sonunda dili geçmiş zaman eki var. Çünkü kendimle ilgili güncel bilgilere erişim sağlayamıyorum.

 Acılarımı ve kelimelerimi nadasa bırakmıştım , maksimum verimi almak için ama fayda almadım. Ya acı tohumlarım bereketsizdi ya da bir yıla daha ihtiyacım var.  Hayat benim için çok bilinmeyenli bir denklem. O yüzden bazen yüreğime ağırlık veriyor yaşam sevinci isteğim.

Dönüp baktığımda çevremde birçok şey değişmiş, hayatımdaki çoğu özne yitip gitmiş . Ama ben insanların bıraktığı yerdeyim sanki gelseler bıraktıkları gibi bulacaklar . Sanıyorum ki gidenlerin geri gelmesine umudum hala var ve geldiklerinde bulunmamaktan korkuyorum. 


Atlatığımı sandığım çoğu şeyin aslında sadece parlaklığını kısıp sessize aldığımla yüzleştim bugün yıllar önce atlattım dediğim yanımla sokak lambasının ışığında göz göze geldiğim an. 

Eskiden , meğer ne çok eskidenim varmış. Mesela eskiden kelimelerim yeterdi içimdeki seslerin tercümesine ama bugünlerde ya sesler çok baskın ya da içimdeki seslerin diline yabancılaştım. 

Aslında tüm bunların reçetesiymiş , ağlamak içli içli. Bense seçtim koca  bir hiçliği. Alacağım olsun kendimden . Tüm acıların da üstü kalsın. Ben de bende kalabileyim. . 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hira'ya sesleniş 10

Hira'ya sesleniş 1

Bu son seslenişim